Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Fahişeler Sokağındaki Orospu

     Ne yani uykumdan feragat edip bu yazıyı yazamayacak mıyım? Ellerinde içmeye kıyamadıkları, ucuz markasız şarap şişeleriyle gezen; marjinal yeni nesil sanatçılar duvarlara eserlerini çizerken, ben neden yapamıyorum?      Sen kimsin biliyor musun? Bu başlıktaki fahişe ya da orospu, hangisini seçtiysen diğerine daha yatkınsın. Çünkü, o istemediğinin olduğunun farkındasın ve bunu kendine söylemekten çekiniyorsun.      Sen kimsin biliyor musun? Öylesine dinlediğimiz mutlu şarkıları bir anda ağlatan fahişesin, ruhunu şeytana sattığını söyleyip kredi ve burslarla ayakta kalan orospusun; kırık kaldırımdaki filizlenen çiçeği ezen botsun ve sen aynı zamanda olabilecek en iyi sensin.      Hayatta kalman için etrafta çok fazla rakip var; silahını çek ve koşmaya başla.      En sevilen olduğunu zannet; bir lider değilsin ya da diktatör. Yankılanmış cümleleri eksik ve hatalı tekrarlayan, bozuk ağızlı müzik çalardan farksızsın. Benliğini ortamdaki fahişelerin
En son yayınlar

Bi Kütüphanedeki En Yalnız Kitap

     Dışarıya dönük bir sessizlik içerisindeyim. Sadece kendi içimdeki kalabalığın gürültüsüyle yaşıyorum. Arada bir bende sebebini anlamadığım tartışmaya katılmak istiyorum ama sesim çıkmıyor; sanki elinde hiçbir şey olmamasına rağmen uzayda yaşamayı hedefleyen bir aşık gibiyim. Esasında çok fazla "bir şey" gibiyim ama bunu söyleyecek kadar cesur, yazacak kadarda korkak değilim. Bir şeyler olduğunu düşünen çok fazla insan var bunun farkındayım ama onlar burada değil. Benden daha iyi veya kötü bir halde olmanız bu hissettiklerimin varlığını ortadan kaldırmayacaktır; çünkü benim hayallerim vardı. Benim için yegane umut kaynağı olmasına rağmen hiç kimsenin umursamadığı ideallerim/amaçlarım vardı. Neredeler peki? Hepsi istemsiz bir biçimde başkasının "doğruları" arasında "yanlış" olarak kabul edilip, tarihten silindi.      Sanırım bu yüzden bir kütüphanedeyim; gerçek hayatlardan uyarlama, birbirinin aynısı kapak tasarımına sahip romanların arasında ince bir

Halim Kalmadı

     Halim kalmadı; ne yazmaya, ne konuşmaya ne dinlemeye ne de hissetmeye. Yalnızca, hissedilmek istiyorum. Somut olan tarafımla değil, soyut tarafımla anlaşılmak istiyorum. Tüm gülücükleri suratlardan silip, bulutlara çizmek istiyorum; ölmeye yakın birisi bir gülümseme görür en azından. O kadar çok şeyi anlatmak istiyorum ki anlatamam.       İkinci paragraf, saat hala ilerliyor; durması lazımdı neden hala devam ediyor? Dur! Bu kadar kısa süre içerisinde benden düşüncelerimi somutlaştırmamı istemeyin, bu haksızlık, sizin için bir sıkıntı yok; hazıra konun, unutun, umursamayın ya da uzun uzun bakın.       Her ne kadar kısa bir yazı gibi görseniz de aslında çok şey anlattım; bunları size aktarmak -somut anlamda- o kadar zor ki.       Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Halim kalmadı.

Lastik İzi ama Başka Renkte

     Size mutsuzluk ile ilgili bir kaç roman, destelerce şiir ve düz yazı; yaşanmışlıklar, kaybolmadan önce kulağa söylenen hoş sözler ya da asosyal birisinin herkesin okuması için yazdığı tüm o intihar notlarını derleyebilirim. Basit bir gülümse uğruna yapılan tüm zamanın, boktan bir sebepten dolayı yıkılmasını resmedebilirim.      Bunu yapmayı reddettim çünkü şuan bir bilgim-kurgu filminin içerisindeyiz. Hayır, bu sefer uzaylılar ya da robotlar bizi ele geçirmiyor. Kendimizi ele geçiriyoruz. Sürekli olan aynı duyguyu tekrar ve tekrar yaşamak için belki de. Sürekli aynı repliği tekrar ve tekrar, kesmeden aynı sahneyi defalarca kez çekiyoruz.      Sırf bu yüzden uzun yazmamalıyım eğer yazarsam süre uzar ve izleyici sıkılır. Düşüncelerimin maddileşmesi.      Her paragrafı kısa, içeriği götümden uydurup bolca edebi ve felsefi kokan kelime kullanmalıyım.      Narsist, pragmatizm, persona, anahtar rol ve patates.      Hala aynı. Geçti gitti bile eskiden yaşanmış anları şimdi yen

Anlatılsa Bazı Şeyler

     Mesela ne anlatılmalı biliyor musunuz; kişinin, çoğunluğa bağlı kalmadan da ayakta kalabileceği hatta ve hatta sahiplendiği tüm stres ve depresifliğin varlığı, çok olan kesimin çıkarları ve aynılığı yüzünden hor görülemeyeceğini, sadece tek bir bireyin kurduğu hayallerin/amaçların gerçekleşmesi yolunda yapılan hareketlerin ve söylenen sözlerin nasıl olması gerektiği, geçmişteki düşünce hatalarından pişman olanların; kurduğu/oluşturduğu gelecek modelinde esnekliğe önemi, günlük hayatta (zengin değil ortalama ve fakir düzeydeki günlük hayat) beklentimizin en yüksek olduğu anda -yani toplu taşıma aracı beklemek- zaman ve mekanın sanki kişisel olarak seçilmiş kişilerde ilerleyemediğini, üstüne üstlük somut olarak kabul edilen tüm sorumlulukların bir başkasının da sahip olduğunu, bir yasağın karşısında; kendi ve kendi düşünceleriyle olanların çıkarlarına göre yasağa karşı direnmenin adil değil tam aksine narsist bir parti zihniyeti olduğunu; bir yasağın karşısına yasal ve her türden

İki Dakika Dinleyin Beni

     Yalnızca iki dakika dinleyin beni; çok şey istemiyorum sizden eğer isteseydim iyi insanlar olmanızı dilerdim. Bu çok hayali bir istek olacağı için kendimi bu tarz çocuksu laflarla boğmak istemiyorum. Benim düşüncelerim var, zar zor bir araya getirdiğim bir kaç cümle ve kafamın içi; bunların hepsini anlatmak istiyorum. Bunu başarmak için sizin beni yalnızca yüz yirmi saniye dinlemenizi istiyorum. Sizden farklı düşündüğüm için beni aforoz etmeye karar vermeyin; bu kötü bir şey değil, bizler aynı insanlar değiliz. Aynı düşünmek zorunda değiliz, eğer aynı düşünmemiz gerekseydi Tanrı hepimizi aynı fiziksel ve zihinsel kapasitede yaratırdı ama yapmadı. Tahminlerime göre sıkıcı olacağı için yapmadı; düşünsenize herkes tek bir duygu ve düşünceyle yaşıyor. Soru sormaya hakkın yok, farklı cümleler kurman yasak, düşündüğün gibi yaşamaya hakkın yok. Evet, bu çok adil duruyor. Sadece tek bir cümle ile insanı dışlamanız ve onu farklı ve eksik gözüyle algılamanız çok "adil" duruyor. B

Ejderhalarım Tükeniyor

      Depresiflik, insandan sadece sahip olduğu estetik değeri almakla son bulmaz; hayal gücü sona erene kadar kişiyi tüketir. Ki bu da ölüme tekabül ediyor zira kimse yaşamdan sonra hayal gücünün süreklilik göstereceğini kanıtlayamadı. Bilinmezlik; bilimin, teori uyduramayacağı soyut bir tasarı. Benim bilinmezliğim, asıl güçlerini oluşturan hayallerimin kaybolduğu yer. Onların yok olmadığını biliyorum. Belki, ilk defa müzik dinleyen bir çocuğun kafasında ya da emekliliğine on sene kalmış bir palyaçonun makyajında saklanıyor. Hayali oluşturan kişi düşünmeyi kesti diye ejderhalar tükenmez. Sanırım ilk defa dramatik bir müziği dinleyerek, umut dolu nokta ve virgüller çiziktirdim. Yoksa bu benim son maçım mı? Ah bak işte, depresifliğe dönüş. Açtım yine o şom ağzımı; özür dilerim, ben. Neyse tekrar bana dönecek olursak; artık uyumaya çalışırken gördüğüm ya da “yaşadığım” tüm o maceraları kaybettim. Eskiden kaçarken yakalanmazdım. Eski. Şimdiyse uçamıyorum bile. Yanımdan geçen kuşlar ve Su