Ana içeriğe atla

İki Dakika Dinleyin Beni


     Yalnızca iki dakika dinleyin beni; çok şey istemiyorum sizden eğer isteseydim iyi insanlar olmanızı dilerdim. Bu çok hayali bir istek olacağı için kendimi bu tarz çocuksu laflarla boğmak istemiyorum. Benim düşüncelerim var, zar zor bir araya getirdiğim bir kaç cümle ve kafamın içi; bunların hepsini anlatmak istiyorum. Bunu başarmak için sizin beni yalnızca yüz yirmi saniye dinlemenizi istiyorum. Sizden farklı düşündüğüm için beni aforoz etmeye karar vermeyin; bu kötü bir şey değil, bizler aynı insanlar değiliz. Aynı düşünmek zorunda değiliz, eğer aynı düşünmemiz gerekseydi Tanrı hepimizi aynı fiziksel ve zihinsel kapasitede yaratırdı ama yapmadı. Tahminlerime göre sıkıcı olacağı için yapmadı; düşünsenize herkes tek bir duygu ve düşünceyle yaşıyor. Soru sormaya hakkın yok, farklı cümleler kurman yasak, düşündüğün gibi yaşamaya hakkın yok. Evet, bu çok adil duruyor. Sadece tek bir cümle ile insanı dışlamanız ve onu farklı ve eksik gözüyle algılamanız çok "adil" duruyor. Ben size doğruyu ya da yanlışı söylemeyi hedeflemiyorum; ben bile neyin ne olduğuna tam karar veremedim sadece bir kaç tahmin/olasılık üzerinden ağırlık veriyorum. Çünkü ben buyum; düşünen, depresif, mutlu gibi görünen ama bundan çok uzaklarda takılan, ruh hali bir hayli değişik, estetik zevki çökmüş, Venüs'e benzer bir gezegenden buralara iniş yapan sıradan basit bir canlıyım. Sizlere saçma sapan sloganlarla propaganda yapmaya çalışmıyorum ya da kulaktan dolma reklamları satmakla uğraşmıyorum; yaptığım ve yapmayı hedeflediğim tek şey konuşmak. Bizler insanız; konuşarak doğup büyüdük, doğadaki kaynak materyallerin değiştirildiği öğrenilmeden önce konuşurduk. Hatırladınız mı o günleri? O anı istiyorum. Konuşmak ve kafamın içinden geçenleri bir kaç kelime ile birleştirip dünyanıza sunmak çünkü yapacak başka bir bokum yok. Ben bir sporcu veya fanatiği değilim ki orta sahadan atılan golün sevincini sizlerle paylaşayım, siyasi görüşüm kendi kafamda kurduğum bir partiye oy verme üzerine kurulu olduğu için sizinle beraber devlet kuramam ya da kendimi tüm kültürlerden men ettiğim için beraber dans edemeyiz. Bende sizin gibiyim, etten kemikten, nefes almaya ve yürümeye çalışan evrendeki bir varlığım.



     Susmaya devam etmekten sıkıldım; konuşmak istiyorum ama çoğunuz konuştuğuma pişman ediyorsunuz. Neden? Aynı düşünmek zorunda değiliz! Farklı olan ben değilim, biziz. Beni nasıl gördüğünüzü bilmiyorum ama gördüğünüz kişi değilim; yerini kaybeden kör bir personayım. Hayatım boyunca böyle devam edeceğini hayal etmekten kaçınıyorum. Konuşmak yerine sadece yazmış olacağım; şuan olduğu gibi. İki dakika dinleyin beni de sizlere evrenin sırlarını anlatayım. Derin düşüncelerle sigaramızı yakalım. Yalnızca beni dinleyin ve sizde konuşun. Aynı konuşmayın, farklı cümleler çıksın ağzınızdan. Tek bir soruya milyarlarca cevap verilebilir ama nedense sadece tek bir tanesini seçtiniz. Konuşun ki, neden bir düşünce ve hayal gücüne sahip olduğunuzun farkına varın. Tanrı, bizleri yaratırken en büyük hediyeyi verdi; düşünceyi. Nedense bizler sadece bunun bozulmasından korktuğumuz bir makine olarak nitelendiriyoruz. Eski yıllardaki, her şeyin metalden oluştuğu distopik dünyalara bağlı kaldınız. Kimse size neyin ne olduğunu söylemese bile neyin ne olduğunu anlayabileceğiniz bir kafanız var. Kafanıza sıçayım. Beni bi dinleyin lan. Önemli değil ama benim olan bazı laflarım var. Dört şıklı bir soru değil bu; istediğiniz kadar yanlış cevap verebilirsiniz. Bir ceza ya da ödül sistemi yok; eğer katılırsanız bana, yalnızca biz olacağız. Bu yüzden sürekli ben diyorum, hiçbir zaman biz olamadığımızdan.

     Bunlar böyle devam edecek. Sözlerimi sakınacağım, saatlerce konuşabileceğim bir konu hakkında sadece ortamda gözlerimi gezdireceğim. Oradan kalkacağım ve söyleyemediğim o laflar yüzünden üzüleceğim. İçimde birikenler stres değil, dışarı çıkmayı bekleyen eskimiş cümleler. Bunlar genelde ağzımdan değil parmaklarımın hareketlerinden evrende yerini buluyor. Eğer yazmak olmasaydı, evren benim için daha küçük olurdu.

     İki dakika. Fazlasını istemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide