Ana içeriğe atla

Eskilerden Kalma bi' Yazım

İnsanlar, mutsuzluğu her türlü materyale bağlayabilir. Para, cinsellik, kişi ve tonla farklı şeye göre mutluluğu yorumlayabilir. Bunlara sahip olan insanlar yani mutlu olan insanlar, mutsuz insanlara nedense nasihat verme niteliğini taşıdıklarını sanıyorlar. Neşeli hayatlarında bizlere göz ucuyla bakıp bizlere "iyilik" yaptıklarını zannediyorlar. Sizler mutlusunuz, bizler değiliz. Bir kaplanın, ceylana yardım etmesi kadar saçma. Belki de sırf bu insanları gördüğümüz için üzülüyoruz ya da umutsuzluğumuza bir sebep daha ekliyor. Şunu bilin artık, mutsuz insanların birer sebepleri var. Sevgilisinden ayrılan ya da ailesi sırf harçlığını kestiği için kendini kederli sanan insanlardan bahsetmiyorum. İnsanlara baktığında onlardan uzakta gördüğünü gören insanlardan bahsediyorum, başkalarını kıskanan onlar gibi mutlu olamak isteyen, bu yazıyı yazan insanlardan bahsediyorum. Oturup düşünüyoruz sürekli, neden ? Bu kelime hayatımız da sürekli olarak kafamızı meşgul ediyor ve asla da cevabını öğrenemeyeceğiz. Yaratılış da kendine bir sebep arıyorlar ama bulamıyorlar. Neden varoldum sorusunu soruyorlar kendine, cevabını almadan. İnsanlar bizim güldüğümüzü gördüklerinde mutlu olduğumuzu zannediyorlar, hiçbir konuyu kafaya takmadığımızı düşünüyorlar. Sizler yüzünden sahte birer kişilik oluşturduk. Kimse bizi tanımıyor, tanıdığını zanneden tonla insanla beraber oluyoruz. Bizler kimsenin umursamadığı kişileriz, bazı insanların ibret alınması gereken kişileriz adeta! Peki, neden mutlu değiliz ? Elimiz de bir şey olmadığından olabilir mi ? Bunun için yaşıyorum, dediğimiz bir şeye sahip değiliz. İnsanlardan kaçtığımız için belki de mutsuzuz ama onlar bizi istemiyor ki yakınlaşalım onlarla. Bu kainatta varolmamın tek sebebi üzülmek mi ? Neden diğer insanlar gibi mutlu olamıyorum, olamıyoruz. Çevrem de bulunan insanlar gibi neden olamıyorum ? Ne yaptım ? Nerede hata yaptım ? Sırf insanlar bana bakıp ibret alsın diye mi yaratıldım ? Böyle düşünüyorum. Bana nasihat verme gereğini duyan o mutlu insanların dertleri çözülürken benim mutsuzluğuma sebep veren onca şey ne olacak ? Kendimden nefret ediyorum, sırf mutlu olamadığım için ya da kusurlarımı gördüğüm için. Aynaya baktığım zaman gördüğüm görüntü ibret alınacak bir yaratığın resmi. Kullandığım kelimeleri seçmekten nefret ediyorum, saçımdan nefret ediyorum, yüz hatlarımdan nefret ediyorum, düşüncelerimden nefret ediyorum, duygularımdan nefret ediyorum. Sizler kendinizden nefret edemezsiniz, ne de olsa mutlusunuz. Yalnızlığın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. Sırf iki hafta çıktığınız kişi sizden ayrıldı diye kendinizi yalnız hissediyorsunuz. Asıl yalnız olan benim, yapacak bir şeyim olmadığı için yalnızım. Ellerim de olmayan şeyler yüzünden yalnızım. Bir şeye sahip filan değilim, yaratılışım belki de bunun üzerine kuruldu. Belki de benim sınavım budur. Mutlu insanlara bakıp kendimi düşününce ibret almamam gerek belki de. Yapamıyorum. Burada mutlu değilken neden başka bir yerde mutlu olacağımı düşüneyim ki ? Gelecek nesile anlatacağım bir hikayem yok, sadece mutsuzluğu onlara anlatabilirim. İnan bir insanım ama hayatımın mutsuzluk üzerine kurulu olduğuna da inan bir insanım. Diğer insanlar gibi ASLA olamayacağıma inan bir insanım. İnanmayan ya da inandığı halde her türlü pisliği yapan insanlar gibi değilim. Bu dünya da her türlü pisliği yapıp, bir çırpı da temizlenip buradan giden insanlardan değilim, olamayacağım. Çünkü kaderim yüzümü güldürmeyi reddediyor. Benim sınavım, diğer insanlara özenerek bakıp, ibadetine devam ederek başka bir yerde mutlu olmak. Yapamıyorum. Yapmak için bir sebep bulamıyorum, belirili zaman aralıklarında ibadetini yapan, ibadet yapmadığı sırada aklında fitne/fesat işlerle kafasını dolduran ve bunları gerçekleştiren insanların başka bir yerde mutlu olacağını düşünüyorum. Bense daha büyük bir acı içerisin de kahredeceğim. En kötüsü de, ne yaparsam yapayım, ne kadar üzülürsem üzüleyim. En ufak bir değişiklik olmayacak. Sürekli bunları yazacağım, sürekli. Sürekli bunları düşüneceğim, sürekli. Etrafım da gördüğüm insanlara bakıp kendimden tekrar nefret edeceğim, tekrar ve tekrar. Ardından buradan gideceğim zaman, yapmadıklarım yüzünden daha büyük bir acıya kendimi teslim edeceğim. Diğer o özendiğim mutlu olan insanlar ise... en kötüsü işte bu. Onlar mutlu olmaya devam edecek. Hayatları zaten güzel giderken insanlar asıl onları mutsuz zannediyor. Vay be! diyorum. Keşke varolmasaydım da bu ve bundan sonra yaşacağım hayatı acı içerisinde yaşamamış olurdum. Keşke diğer insanlar kadar mutlu olsaydım. Keşke bunları yazarken bile gözlerim dolmasaydı. Keşke yaratılışım bir nedene bağlı olsaydı. Tekrar söylüyorum, en kötüsü de, hiçbir şeyin değişmeyecek olması. Tekrar ve tekrar üzüleceğim ama kimsenin umurunda olmayacak. Neden kişiler kadar sevilen bir kul değilim, acaba ?
x

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide