Ana içeriğe atla

Şayet Beni Duyuyorsanız, Demek ki Sizde Benim Gibi Kanatlarınızı Saklamışsınız



     Bugün veya şuan sizin hissettiğiniz aralıkta birazcık depresif davranabilirim. Metafolar ve mecazlar, gerçeklerin çarptırılması ve bolca sürekli söylenen yalanları da ekleyin. Bu iki cümle, biraz kendi kendime söylediklerimin sizin ise kendi iç sesinizle okuyacağınız yazının özeti. İçinizden birileri eğer bunları kanlı canlı bir birey olarak görmek isterse en yakında bulunan aynanın karşısına çıkıp bugün yaptıklarını anlatabilir. Ne yapıyorsa yapsın, çokta tın. Umurumda olan yegane şeylerden bir tanesi, her gün benim yerime geçmeye çalışan sahtekarın benimle olan pazarlığı. Ki bu sizin veya sizin olacaklar için pek bir değeri yok. Neden olsun ki? Bir gazetede manşet haber olarak yer almadığı sürece Dünyanın yavaş yavaş yok olmasının bile değeri yokken benim neden olsun? Size söylenenle, farkında olmaya gayret bile etmeden aklınızdan geçenlerin arasında dolaşan biriyim. Öyle biri gibiyim ki, ölebilseydim bunu gerçekleştirebilmekten korkmazdım. Çok uzak değil, yakın bir melodi aslında. Her gün iki kulağının içinde çalan ritimlerin, kafanın içinde dolaşmasına benzer. Bunlar önemli olaylar, bir kuşun diğer tarafa göç etme cesaretinin olmaması ya da soluduğumuz havanın bir başkası için var olduğunu düşünen birisi kadar önemli olmayabilir. Ne olursa olsun, ne ben o kuşum ne o birisiyim. Ben, başkalarına hayallerini anlatmaktan bıkan, pes etmek için internette bir tarif arayan kötü bir oyuncuyum. Doğru bir yönetmenin çektiği filmde karakterime uyamıyorum. Yapabileceğim çok şey olmasına karşın, yapamayacağıma inandığım çok fazla sebebim var. İleriye dönük elimde ucuz bir bilet bile yok. O trenin gittiği yer beni yok oluşa daha da yakınlaştırıyor. İstasyonda indiğimde hoşgeldin diyerek kimse elimi tutmayacak. Elimdeki boş bavulu orada bırakıp, geçecek olan ikinci trenin önüne atlarım büyük ihtimalle. İlk tren sadece düşünmem için geçmiş olacak. Kendimi ikna etmek için değil, o zamana kadar neden yanlış treni beklediğimi düşünmek için. Uçmayı sevsem de -ki şuana kadar hiç uçuş tecrübem olmadı- bir treni bekliyorum. Sadece söylemek istedim çünkü bu şakalar beni aşıyor. Bir başkaları da bunları bilmeli. Neden bu kadar strese girdiğimi bilmek zorunda değiller çünkü onlar için bu sıkıcı "bir şey". Şakalar/komiklikler lazım, bu sayede daha mutlu ve pozitif görüşe sahip bir gezegende hayatımıza devam edebileceğiz. Kimse çiçeklerin üstüne basmayacak! Bu saçmalıklara inandıklarına inanıyorum, çok saçma lan. Her neyse, artık genelleme yaparak konuşmuyorum (en azından şimdilik), onun yerine öncekinden daha fazla kişisel yaklaşıyorum. Amiyane tabiriyle, saçmalığın içindeyim ve bunu sesli olarak dile getirmem lazım.

     Peki, neden? Çünkü gerekli. Soru her ne olursa olsun cevap bu kadar basittir. Kime göre? Ben olmayanlara göre. Sizin bir gökkuşağı hakkında ne düşündüğünüzü bilmek istemiyorlar sadece bilmiş olmak istiyorlar ki bu sayede her haltı bildiklerini sansınlar. Teselli vermeye gelince de sürekli bir çözümü bulunuyor. Cevapların ortak noktası standarttır; takma kafana. Çok iyiymiş ya! Takma kafana. O kadar acı, stres ve depresyon boşunaymış meğersem. Yapmam gereken tek şey kafama takmamak. En büyük sorunum sizinle, siz ve ağzınızdan çıkan bebekken öğrendiğiniz kelimelerin bütünlemiş halleri. Nefes alamıyorum lan, daralıyorum, sanki birileri son anda beni başka bir boyuta götürecekken o anda öylece etrafımı seyrettiriyor. Uykularım benden habersiz rüyalar görüyor. Bundan bir sonraki saniyede ne düşüneceğimi veya hangi düşünceyi satın alacağımı bilemiyorum. Hayallerimi kilometrelerce öteki bir bulutta yağmur olup birilerine faydası dokunsun diye reddediyorum. Topraktaki bitkinin bana göre olmadığını seziyorum, hatta o bitkiden nefret ediyorum ama bir başkaları sevdiği için benim de ona hoş bir yaklaşımda bulunmam gerekiyor. Uzay boşluğunun içinde bağırmaya çalışıyorum ama beni duyan tek şey kimsenin sallamadığı bir meteor ama bu saydığım hiçbir şeyin önemi yok. Çünkü kafaya takmam gerek. Söylerken bile bir anda her şeyi unuttum inanır mısınız?

     Bir şeyler hissetmek istiyorum, özellikle iyi bir şeyler. Ama bu olmayacak çünkü ben hala varım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide