Sizin gibi hissetmiyorum. Sizin gibi düşünmüyorum. Sizin yaptığınız gibi yapmıyorum. Sizden bağımsızım. Ben, nazik bir şiirim. Hakkımda istediğiniz her şeyi söyleyebilirsiniz ama ben olmadığınız sürece benim gerçekte ne olduğumu bilemezsiniz. Yine de sizler insan sarrafısınız. İçi boş gözlerinizle attığınız bir bakış ile karşınızdakini hemencecik tanıyabilirsiniz. Halbuki bir insanı tanımak -özellikle içindekini- zaman ister. Alakasız biri olarak görebilirsiniz onun sözlerini vakit geçmeden önce. Peki ya sonra? Öncesi gibi sonrası da yok. Sabit bir zaman çizgisinde paradoksu kovalayan zaman yolcusunun saati gibi. İşlevini yitirse de onu temsil etmeye devam ediyor. Sizin pis düşüncelerinize çok benziyor bu metafor. Pardon "sizin" düşünceleriniz dedim. Doğrusu, sahiplendiğiniz düşünceler. Beni, sizden ayıran en önemli özelliğim bu. Hissedebiliyorum. Beynimin içinde dolaşan, dışarı çıkmak için can atan hayallerin nefesini duyabiliyorum. Ben olmayanlar sadece bir başkasının dumanını soluyorlar. O dumanı siz çıkarmadığınız halde size zarar veriyor ve sizi hatırlamıyor bile. Yalan rüzgarı esiyor o doğruların arasında ama umrumda değil. Ne yaparsanız yapın. İstediğiniz kadar konuşun, bağırın. Her zaman size karşı geleceğim, en azından elimden geleni yapacağım. Çünkü, tekrar ve tekrar belirttiğim gibi sizin gibi değilim. Aptalsınız. Neye inandığınızı bile bilmiyorsunuz, işin kötü yanı bunu bildiğim için benden nefret ediyorsunuz. Sadece iyi bir alternatif dünya istiyorum. Bu yüzden "ben" olmak zorundayım. İnsana doğuştan gelen bencillik hissiyle değil onu benzer bir diğer his olan hayatta kalma dürtüsü için olmak zorundayım. Bu bir zorunluluk, bundan kaçamıyorum. Kafamı kaldırdığımda söylediklerimi anlamak istemeyenlerle karşılaşıyorum ve bu içimi acıtıyor. Sizin gibi olmamak için dişimi sıkıyorum. Ben. Aklıma gelen havalı bir sözü bir yere yazmıyorum sonra kullanma niyetiyle. O bana ait olduğuna göre ondan daha iyisini bulacağım için sizin kadar kasmıyorum. Müzik bitti ama ben bitmedim.
Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan
Yorumlar
Yorum Gönder