Ana içeriğe atla

Mahvolmaktan Kaçınamıyorum



     Her şeyden pes ediyorum. Mutlu olmaktan da nefret etmekten de. Belki şimdi mutlu olmayı başarabilirim kendimi kandırmadan önce. Başından beri kendime türlü türlü oyunlar oynadım sırf mutlu olduğumu zannetmek için. Çünkü dayanamıyorum, olmuyor. Her şey bana karşı konumlanmış gibi hissediyorum. Sabah uyandığımda en az hasara sahip gülüşümü takınmıştım oysa ki. Sonraki adım ise ona uygun bir hayal seçmek. Tamam, işte, tüm sorumluluklarımı yerine getirdim. Daha ne istiyorsunuz benden ve bana sahip olanlardan? Kendini canlı ilan eden, nefes almanın zorluğunu yaşayanlardan bahsetmiyorum. Dünyaya dur diyebilenlerden, bahsediyorum. O veya onlar, öyle bir şey ki, kuracağınız kelimeleri bir daha tekrarlamama isteği uyandıracak. İronik. Ama daha çok gülünç. Belki biraz da heyecan. Başka ne eklemeyi ihmal ettik? Sevgiyi. Aslında hepimiz, sevgiyi çok fazla ihmal ettik ama bu saçmalık üzerinden konuşmaya devam etmeyeceğim. Belki, kafamın dağınık olduğu başka bir zamanda bundan bahsederim. Şu an kafam daha çok, körün duyamadığı, sağırın göremediği bir halde. Kendi bağımsızlığını beni yok etmeye çalışarak gösteriyor. Elinin altında büyük bir ordu var. Mızraklarının ucunda bir amaç olan silahları taşıyan maskeli insanlar. İnanın bana çok acı veriyor. Teçhizatlarının saldırıları değil, maskenin altındaki bilmeme rağmen göremem. Söyleyemiyorum bile, ağzımdan kelimeler çıkmamak için direniyor. İstiyor ki, yenilgiyi kazan. Bazen bu gerekli olabiliyor, hani şey vardır ya. Nasıl atabilirim? Ah, anlatamam. Anlatamadığım ama anlatmayı çok istediğim diğer şeyler başlığı altına bir başka düşünceyi daha karaladım. Altını özellikle kırmızıyla çizdim. Diğer renklerle karışmasın diye bunu yapıyorum. Sorun şu ki, kullandığım tek renk kırmızı. Nereden geldi bu renk? Seslenebilir mi acaba? Ne kadar çok soruya sebep oluyorsun be kırmızı. Bir o kadar da soruna. Ne fark eder ki ulaşamadığında sona. Yalnız, konuyu bölmek gibi olmasın ama çok güzel kafiye yaptım be. Evet çok standart ama kendimi aştım diyebilirim. Bugün kafiye, yarın çığlıklarım. Ondan önceki günde dil bilgime çalışacağım. Bunların hepsini akşam olmadan yapmak istiyorum. Eğer yapacaklarımı yazacaksam da paragraf paragraf yazmak istemiyorum. Vay be kendime kurallar koyuyorum. Gerekli olduğu için değil, gerekli hissettiğim için. Kendi içimde isyanlar çıkartabilirim. Evet, bunu yapabilirim. Ama yapmayacağım. Belki de yaparım. Bu size söyleyemem, eğer söylersem bu bir parti olur. Birden fazla kişiyle yapacağım için. Çok fazla "yapmak" kelimesini kullanıyorum. Fiildi değil mi? Aynen, az önce kontrol ettim de fiilmiş. Acaba bende bir fiil miyim? Yok be. Ben hiçbir şeyim. Konudan konuya atlayıp bunu belirtmek istedim sadece. Bende bunu düşünen herkes gibi hiçbir şeyim. O şey var ya hani. Neden kaçamadığımı anladınız mı? Ne yaparsam yapayım en sonunda sürekli bitirmek zorundayım. Ama bu bir hollywood filmi değil, o yüzden mutlu son ile bitiremiyorum.

Son. Bir kaç seferden sonra ilk defa.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide