Ana içeriğe atla

Gülmeyi Unuttuğumuz Anda Gelen Sevinç

En çok dayanamadığım duygu, mutluluk sanırım. Sanki mutlu olduğum zamanlarda kontrol bende değil. O an kaybetmekten korkuyorum. Neden kaybetmek isteyeyim ki kazanmaya ramak kalmışken? Böylece bulunduğum yeri daha iyi tanıma fırsatım oluyor. Belki o zaman nerede bulunduğumu anlarım. Nerede olduğumu bilmiyorum, biliyor musun? Hani, gitmek istediğin vakitlerde bulunduğun yerden sıkılırsın ya hani. Öyle yani. Yazar ve şairler neden sürekli otobüsten bahseder biliyor musunuz? Benim fikrim var, aslında benim çok fazla fikrim var ama neyse başka bir cümleden devam etmemem lazım. Ne diyordum? Otobüs. Çünkü sizi alıp başka bir yere götürmek dışında hiçbir amacı yok. Ama sadece sizi değil, farklı suretlerle birlikte. Ne diyordum? Mutluluk. Gözlerinin önünde bir ölünün seni dansa çağırması gibi bir his. Siz hiç o el sizi dansa davet ederken düşündünüz mü ki “Dans etmeyi biliyor muyum?” diye. Sizlere soruyorum, yüzünde kesilmiş parçalara sahip olanlar. 




Dünyadan kovun beni hatta evrenden. Yoksa kendime bir amaç bulmak zorunda kalacağım ve her amacın sonunda bir mutluluk olduğu söylentileri geziyor ortalıkta. Zaten mutlu olmak istemediğimi belirttiğimi zannediyorum, devam etmek zorundaysam ekleyecek birkaç kelamım daha var. Mesela, sebebine devam etmek. Yanında bir yüz bir öldüğünde, kendi yüzünüzle sırıtmak ister misiniz? Benim her zaman yanımda yüzler ölüyor. Söylediğimde de inanmıyorlar, görmedikleri için. Öyle ya da böyle birileri ölüyor. Ve benim bu durumlarında karşısında mutluluk gibi hisleri tatma gibi bir lüksüm yok. Bir şaka yaparsınız, komik olur. Düşersiniz, çok daha komik olur. Ama bunlar asıl mutluluk değil. Unuttunuz mu yoksa mutlu olduğunuz anları? Sanmıyorum hatırladığınızı. Yapay duygularınıza mutluluk dediniz. Her şeye mutluluk dediniz aslında. Şaşırdığım olay ise benim üzülmem. Hani hep beraber mutlu oluyorduk. Gülün. Lütfen, gülün. Çünkü o zaman anlayacaksınız ki, hiçbir zaman gülmemişiz. Üzülme dermişiz gülen insanlara. Sırf suratımızı mı kesmemiz lazım ara sıra mutlu olduğumuzu başkalarına belli etmek için?


Komik olmayan insanları üzmeyin. Bir demet bıçak fırlatın suratlarına karşı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide