Her
zaman ki gibi akşam
akşam
canım
sıkılıyordu.
Ailem her iki günde bir ''iş
yemeğine''
gittiği
için neredeyse haftanın
her günü akşamları
evde tek başıma
kalıyorum.
Küçükken evde yalnız
kalmaktan çok korkardım,
büyük bir evde kalınca
ister istemez yatağımdan
çıkmıyordum.
Her akşam
odamın
dışından
garip hayali sesler duyardım,
sanki benim yaşlarımda
bir kız
bağırır
çığırırdı.
Tabi bakıcım
korku filmlerini bu kadar sevmeseydi o kadar kolay korkmazdım.
Ama bir noktadan sonra zorla da olsa buna alışabildim
o yüzden akşamları
rahatça evde gezebiliyordum (belli yerlerde). Bu akşam
canım
çok sıkılmıştı
bende kitap okumaya karar verdim ve hemen odamda ki büyük
kütüphane'den kitap aramaya başladım.
Gözüme direkt bir kitap takılmıştı,
kabı
tamamen siyah renginden oluşuyordu.
Siyah'ın
tek bir rengi var diye biliyordum o zamana kadar ama o bulduğum
kitaba bakarken siyahın
kömürden de siyah bir rengi olduğunu
gördüm, sadece bir renkti ama çok korkunç gözüküyordu, sadece
bir renk gibi dursa da sanki simsiyah bir çift göz ben kitaba
bakarken aynı
anda bana bakıyordu.
Kitabın
renginden o kadar korkmuştum
ki odamda ki gölgelik alanlara bakarken bile korkuyordum. Diğer
bir korkunç taraf ise yazılardı
kitabın
üzerinde sadece ''Kitap'' yazıyordu
o kadar. Sanırım
bu kitabın
ismiydi, neden yazarın
ismi yazmıyordu
? ya da yayıncının
? Garip gelmişti
ama bir o kadar da korkunç çünkü kitabın
üstünde ki yazı
kan rengi kırmızıyla
yazılmıştı.
Kitabın
kabında
ki renk kadar korkunç olmasa da bakarken yeni akmış
bir kan gibi geliyordu gözüme, sanırım
çok uykum vardı.
Bir de simsiyah rengin üstüne bu ''kanlı''
yazı
eklenince tırstım.
Korkularımla
yüzleşmem
gerek dedim ve yatağıma
uzanıp
kitabın
kapağını
açtım.
Kitabın
yazarı
hakkında
bir bilgi yoktu veya yayıncısı
hiç bir şey
yoktu, sadece bir önsöz vardı.
Kitapları
didik didik okumayı
seven ben hemen önsözden başladım.
Satırları
okurken kalp atışlarım
sanki bir yarış
atından
fırlama
gibiydi çünkü kitapta şunlar
yazıyordu;
''Akşam
vakti ve hala ailen yanında
yok. Her zaman ki canın
sıkıldı
ve sen bir asosyal inek olduğun
için kitap okumaya karar verdin. Yatağında
uzanmış
bu cümleleri okurken ne kadar korktuğunu
biliyorum. Çünkü seni tanıyorum,
seni çok iyi tanıyorum.
Küçüklüğünden
beri belli aralıklarla
seni ziyaret ettim ama sen yatağında
yorganının
altında
benden korunabileceğini
zannettin. Bakıcılarının
hepsi sayende öldü bunu bilmeni istedim, yıllar
önce yatağında
yatarken çıplak
kanlı
ellerimle onlar koltukta otururken boğazlarını
patlayana kadar sıkarken
ve ardından
o bağırışın...
Ne kadar güzel olduğunu
unuttum, o bakıcılar
benim için bir ara yemekti ama senin çığlıkların
onları
ana yemek haline çeviriyordu. Üzgünüm çok acıkmıştım
ve en kısa
süre de en korkak çocuk olarak seni buldum. Seni korkuyla besledim,
ben bağırsaklarla
beslenirken sen korkularla beslendin. Ama bir gün doymuştun,
korkmuyordun. Ama ben ackmıştım
ve seni istiyordum, bağımlılık
yapmıştın
bende adeta. O yüzden sana korkuyu tekrar aşılamak
için bunları
yazıyorum.
Şuan
ne kadar korktuğunu
bunu yazarken hissedebiliyorum.''
Bunları
okuduktan sonra gerçekten çok korkmuştum.
Hayatımda
bu kadar çok korktuğumu
hatırlamıyordum
ama bu bana oynanan bir oyun olabilir miydi ? Geçen gece partiye
gelen bir kaç çocuğun
eşek
şakası
mıydı
yoksa ? Son bir cümle okuyup kapamak istiyordum nedense ve devam
edip son cümleye baktım.
''Sakın
kafanı
kitap dışında
bir yere çevirme! Bu bir eşek
şakası
değil
şirin
kız!
Bu tamamen gerçek hatta o kadar gerçek ki bu kitabı
şuan
yazıyorum.
Evet, şuan
yazıyorum.
Sen okudukça ben yeni bir cümle ekliyorum ama sen farkında
bile değilsin.
Şuan
bağdaş
pozisyonunda oturup korktuğunu
ve hemen kaçmak istediğini
biliyorum ama yapamazsın
buna izin vermiyorum. Kitabı
tuttuğun
ellere bak, bir yük hissediyor musun ? Çok hafif bir ağırlık
ya da odada ki cam kapalı
olduğu
halde saçlarına
esen o hafif rüzgarı
hissedebiliyor musun ? Ben hissediyorum çünkü sen kitabı
tutarken ben tutuyorum ve aynı
anda yazıyorum.
İşte
ben buyum küçük kız,
ben yazarım!
Kapağında
adımı
yazmadım
bunu kendin bul istedim ve sanırım
umduğunu
bulamadın.
Her kim bir kitap okursa ve her hangi bir duygudan ötürü kalbi
hızlanırsa
bil ki ben oradayımdır.
Heyecandan,korkudan,sevinçten,üzüntüden fark etmez ben her zaman
oradayım.
Ben orada olduktan sonra da o kitabı
ben yazmaya devam ederim. Kitabı
okuyanlar sayfaları
atladıkça
kelimelerin çok garip geldiğini
hisseder. Çünkü o kadar da hızlı
yazamıyorum,
ama en sevdiğim
kimsenin bunun farkında
olmaması.
Herkes kitap okumayı
sever ama kimse aynı
anda kitap okurken kafasını
çeviremez ve beni göremez. Aynı
anda kitabı
okurken etraflarında
bir baksalar, kitabın
yazarı
ile tanışmış
olacaklar. Aynı
senin gibi kitap okuyorsun ama istesen de istemesen de etrafına
bakamazsın
ve beni göremezsin. Bu yüzden bir maske takmıyorum,
gerekmiyorum. Zaten kimse bana bakamıyor
o yüzden bu ''güzel'' yüzümü saklamam gerekmez değil
mi?''
Bunu
okuduktan sonra bir süre içimden okumaya başladım
çünkü önümde ki kapıda
bir ayna duruyordu ve ona bakarsam arkamda birisinin olup olmadığını
anlayabilirdim. Bunun bir şaka
olup olmadığını
anlayabilirdim. Kitabı
aynanın
hizasına
doğru
kaldırdım
ve bir gözüm kitaptayken onu gördüm. Hayatımda
hem bu kadar korkup hemde bu kadar iğrenmediğim
olmamıştı.
Kitabın
kabında
bulunan siyah renkle bulanmış
kulakları
olmayan bir yüz. Yazıda
geçen kan renginin ortadan ikiye ayrılan
dilin arasından
aktığını
da gördüm. Kitap elimden düştü
ve aynada onun gözlerine odaklandım.
İçi
sanki dipsiz bir çukursa düşmüşüm
hissi veriyordu. Hiç bu kadar korkmamıştım.
Dilinin bir yılanın
ki gibi dışarıda
olması
iğrenç
bir şeydi.
Bir dakika! Hareket ediyordu bana biraz daha yaklaştı.
O ortadan ikiye ayrılmış
yılan
dili kafamın
üstündeydi. Dilinin arasından
akan kan sarı
saçlarıma
çarpıyordu,
akan şeyin
sadece kan olmadığını
fark ettim salya ile karışık
bir kandı
bu. İğrençti
ama arkama dönemezdim. Kitabı
okumayı
da bırakmıştım
bana neden bir şey
yapmadı
? Cesaretimi topladım
ve arkama döndüm. Hiç bir şey
yoktu, çok şaşırmıştım
ve neler olduğunu
anlamamıştım.
Yine de biraz garip hissediyordum, aynaya doğru
döndüğümde
önümdeydi ama bu sefer farklı
birisiydi farklı
ve tanıdık.
Ben vardım.
Korkuyordum ama kalbim atmıyordu,
aynaya tekrar baktım
ve kafamı
çevirdim. Aynada duran yaratığın
aynı
anda kafası
çevrilmişti.
Bunun olduğuna
inanamıyordum
olamazdı!
Ama olmuştu.
Ben o yaratık
olmuştum.
Ayna'ya bakıyordum
eski bedenimde olsaydım
ağlardım
ama bu duygusuz çirkin bedende hiç bir şey
hissetmiyordum. Birden aynada yansayan bedenim ağzını
açıp
konuşmaya
başladı.
Yabancı
dilde birşeyler
söylüyordu anlamadım
sadece son cümle de söylediği
şeyi
anladım.
''Biz hiç bir zaman beden değiştirmedik
ki''.
Yorumlar
Yorum Gönder