Ana içeriğe atla

Metro 2033 - İnceleme

İncelemeye başlamadan önce: Oyunun incelemeleri nedense benim yazdıklarımından biraz ters gibi. Yine de farklı bir görüş için buyurun.

Herkesin bayıldığı bir oyunu,diziyi/filmi ya da sanatçıyı sizin sevmemeniz nasıl bir durumdur ? Garip mi yoksa hoş mu ? Başkalarından farklı olduğunuzu hissettiğiniz o an çok güzel bir duygu gibi geliyor insana ama bir noktadan sonra sizde sevmeye başladıktan sonra o rütin insanlardan biri olduğunuzu anladığınız zaman ''Kimse görmedi çaktırma'' diyerek kenara çekilirsiniz. Siz yine bir oyunu düşünün ve bu oyunun hemen bitmesini istiyorsunuz, bırakıp silmek yerine oynayıp bitirmek istiyorsunuz. Benim de Metro: 2033'ü oynarken yaşadıklarım daha çok böyle bir şeydi.



Oyun bir roman uyarlaması, genelde roman'dan filme uyarlamalar gördüğümüz için roman'dan oyuna uyarlamalar biraz garip kaçıyor. Çok sevdiğiniz bir kitapta bayıldığınız karakteri siz oynuyorsunuz ya da o hikayeyi siz sonlandırıyorsunuz. Kitapta ki satırlarda geçen her cümleyi aslında siz söylüyorsunuz ve siz gerçekleştiriyorsunuz! O atmosferde konuşan ve o bayıldığınız karakter aslında sizsiniz! Ne kadar güzel olurdu değil mi ? Keşke öyle bir şey olsa. Metro'da böyle bir durum söz konusu değil, sadece güzel olurdu o kadar.

Metro 2033'ün bir kitap'tan uyarlanması her satırın aynı olacağı anlamına kesinlikle gelmiyor. Zaten ben kitabı okumadığım için pek laf söyleyemem doğru ama böyle bir oyun kitaptan uyarlanıyorsa, o kitabın hikayesi kesinlikle böyle olamaz. Her kitabın genel konsepti güzel bir hikaye,karakterler ve olay örgüsü gibi unsurlardan oluşur. Ben bir okuyucu ve oyuncu olarak bunları göremedim. O yüzden ben yine de sadece oyun olarak bahsedeceğim. Metro serisinin belli bir hayran kitlesi var ama bu hayran kitlesi bir Call of Duty ya da Tomb Raider kadar yok. Varsa da kendilerini belli etmiyorlar. Belli bir kitlesi olmamasına rağmen de az çok adı bilinen bir oyundur. Ben oyunu çok geç oynadım, yine de oyunu oynamadan önce az çok bilgi sahibiydim. Oyunda, sıktığınız her mermi çok önemli bir yere sahip, oyunun iki alternatif sona sahip olması (İyi ve Kötü) ya da atmosferin çok iyi olduğu gibi konulardı. Hikayesi ya da karakterleri hakkında hiçbir bilgimin bulunmadığı oyunu ilk açtığımda çok heyecanlıydım neredeyse.

(Bu paragraf kısmı spoilers içerir.)
Oyunun ilk sahnesi insanı içine çekiyor resmen. Yok olmuş bir Dünya'da yaratıklarla savaşımız! Bu ilk sahne aslında oyunun son sahnesi olması oyunun en sevdiğim yanlarından biri diyebilirim. Tamam o kadar büyük bir şey değil ama yine de oyunda o kadar epik sahneler yok. Her halükarda ben bir oyunda ilk görevimizin aslında son görevimiz olduğu sahnelere bayılırım. Kuleye zar zor çıktıktan sonra oturarak yaratıkları bombalarla uçurduğumuz yeri izlemek oyunun en hoş anlarıydı. İyi bir son değildi ama yine de oyunun başında az da olsa gördüğümüz o uzaylıyı izledikten sonra o sahne harikaydı!

Post-apokaliptik bir Dünya'nın Rusya ülkesinde geçen bir hikayeye sahip Metro 2033. Yeryüzünün yaşanmaz bir hale gelip (Gerçekten yaşanmaz bir hale gelip.) insanların Metro'lara saklanıp artık hayatlarına orada devam ettiğini anlatıyor (kısmen). Hem Metro'da hemde yeryüzünde yaşayan ''Karanlık Olanlar'' adında yaratıklar ve insanlar arasında ki savaşta oynadığımız karakter Artyom adında sadece kafasını sallayan bir Rus. Oyunda konuşmuyoruz iyi kide konuşmuyoruz çünkü konuşursak bol bol küfür ederdik. Aslında bu pek sorun olmazdı ne de karakterimiz bir Rus, nedense diğer karakterler ingilizce konuşuyor, belki de konuşmama nedenimiz budur. Onları anlamamamız...

Asıl hikayemiz bir oda'da başlıyor. Hunter adında ki karakterimiz bir tehdit alıyor, tünellere tek başına çıkmaya karar vermeden önce bize ''Geri gelmezsem, Polis'e gidip (''Adaletin Koruyucuları'' değil Metro'nun başkenti) Hunter'ın bize verdiği bilgileri oraya aktarmasıdır. Kötü bir hikayeye sahip doğrudur ama zaten oynarken hikayeye hiç sarmıyorsunuz. Polis'e giderken karşılaştığınız yan karakterler bile zevk vermediği için hikaye umrunuzda olmuyor. Bomboş yan karakterlere sahip oyunun diğer unsuru halüsinasyon olarak gördüğü yaratık kalıyor o kadar. Arada bir çıkıp ne olduğu belirsiz yaratık oyunun hikaye anlamında oyuncuyu meraklandıran tek kısımlar, zaten bu kısımlarda çok nadir karşınıza çıkıyor neredeyse ve hemen hemen hepsi gereksiz geliyor insana.
Sarmayan hikaye ve karakterlerin büyük boşluğunu zaten atmosfer kapatıyor sayılır. Post-apokaliptik bir Dünya'da yaşadığınızı hissediyorsunuz, o tünellerde peynir arayan bir fare olduğunuzu zannediyorsunuz. Metro'dayken ayrı, yukarı çıktığımızda ayrı bir atmosfer sizi içine çekiyor.Atmosfer iyi olmasına iyi ama teknik açıdan bir hayatta kalma-korku oyunu o yüzden atmosferin bizi korkutması lazım. Nedendir bilinmez ama galiba Outlast,Amnesia ve Daylight gibi oyunların korkusuna alıştığım için oyunun atmosferinden pek korkamadım. Kabul korkutucu bir atmosfere sahip sayılır ama öyle pek kullanılamamış gibi çünkü karşınıza neyin çıkacağını biliyorsunuz, o yüzden sadece belli başlı bölümlerde biraz gerildim o kadar onun sebebi de mermi kıtlığı!

Mermi kıtlığı oyunun ana unsurlarından biri ama o kadar da abartılacak kadar da değil. Şahsen ben oyunda toplasanız sadece en fazla 3-4 kere, hadi toplam 5 kere mermi kıtlığı yaşadım. Etrafta mermi toplayacak o kadar yer ve kişi var ki ister istemez sürekli bolca mermi ile dolaşıyorsunuz. Yine de hakkını yememek lazım merminiz ne kadar dolu olursa olsun bir çatışma anında ne kadar az olduğunu hızlı hızlı biterken anlayacaksınız. Bana kalırsa bu biraz psikolojik bir şey, dolu dolu merminiz var ama sürekli ateş ettiğiniz için ve bazı yaratıkların zor öldüğü ya da sürüsüyle insanla tek başına çatıştığınız an ister istemez cephane bitiyor. Geniş bir silah yelpazesine sahip olmasa da kullandığınız silahlar sizi idare edebiliyor, pompalı silahınızda mermi olmasa bile onunla saldırmak taktik kurmak adına hoş oluyor. Ben pompalıda ki bıçağı kullanıp oyunda bazı yerlerde gizli olmayı tercih ediyordum. Gizlilik demişkten oyunun size iki seçenek sunduğu yalan! Siz ne kadar gizli olursanız olun o ''akıllı yapay zeka'' (Tırnaktan anlayın.) sizi illa ki bulacak. Yaratıklardan zaten kaçışınız çok zor, insanlarda sürekli gezdiği için en ufak hareketinizde sizi buluyor resmen. Oyunun o güzel atmosferinde hiç fena olmayan bu savaş dinamikleri sizi uzunca bir süre idare eder. Sürekli bir silah ile de sakın dolaşmayın (istesenizde dolaşamazsınız zaten.) farklı silahlar ile farklı bir heyecana girin ve keyfi tadın.

Doğruya doğru oyunu sevmedim sebebi ise kopuk hikaye,karakterler vb. Etkenlerden çok yapacaklarınız kısıtlı olması. Oyun size yine de farklı şeyler sunsa bile size yetmiyor, daha fazlasını, daha iyisini istiyorsunuz. Sadece, Library'i bölümünden sonrasında oyunu çekici buldum o kadar, bilmiyorum öyle pek farklı bir şey yapmıyoruz ama yine de daha öncesinde yaptıklarımından daha farklı geldi. Sonunu zaten güzel beklemiyordum, hele hele o hayallere dalıp gördüğümüz o yaratıkla olan son kısım beni pek tatmin etmedi. Oynarsanız anlarsınız.

Toparlarsak: Gördüğüm incelemelerde oyunun hikayesinin nedense çok sevildiğini gördüm ama hikaye denilen bir şey yok ortada, ellerinde güzel fikirler var ama kullanamamışlar, kopuk kopuk duygu vermeyen bir hikayeye sahip resmen. Grafikler,animasyonlar ve yapay zeka gibi teknik kısımlarla birlikte daha çok atmosferi ile toparlayan bu oyunu oynamak istiyorsanız, iyice bir araştırma yapın. Spoilers yemeden gidin hikayesine kabataslak bakın,grafikleri ve oynanışı filan görün. İyice bir düşünün yani.

Not: 6.5
+Atmosfer
+Oynanış hiç fena değil.
+Küçük ama hoş ayrıntılar.
+Müzikler

-Hikaye pek sarmıyor.
-Yapay zeka.
-Kafaya takmadığımız karakterler.
-Grafik hataları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide