Ana içeriğe atla

Maze Runner (Labirentten Kaçış) - İnceleme



Sinema kültürünün uyarlama çağında ekranlara bambaşka bir uyarlama daha geldi. Ekranlarda artık uyarlamalar dışında saf yüksek bütçeli filmler göremiyoruz malesef. Çizgi roman ve kitaplardan uyarlanan filmler dışında bir de yeniden yapım filmler ile sinema son zamanlarda bütçe olarak yükselse de fikir olarak düştü. Harry Potter'ın dizi gibi filme uyarlanması, uyuyan devi uyandırdı ve şuan sürekli kitap uyarlaması görüyorsak bence Harry Potter yüzünden. Uyarlama filmlere başka bir yazımda değineceğim zaten o yüzden Maze Runner'a geçsem iyi olur.

Maze Runner, devamı gelecek bir kitap uyarlaması, hatta kitabı bile devam ediyor. Türkiye'de Labirent'ten Kaçış olarak pazarlanan film adından da anlaşılabileceği gibi bir Labirentten Kaçış hikayesi anlatıyor. Sadece erkeklerin olduğu bir labirentte hapis olmuş, labirentin tam ortasında bulunan Glade adını verdikleri yerde kendilerine Kayranlılar diyen bir toplum yaşamaktadır. Her ay bir erkeğin daha Glade'e gelmesiyle birlikte yanında erzakta geliyordu çünkü tek yaşam kaynakları hemen hemen bu erzaklara bağlıydı. Etrafı labirentle çevrili alanda herkesin bir görevi vardı. Bunlar daha çok normal meslekler üzerinden gidiyordu mesela aşcı,doktor,bahçıvan vb. Görevlerdi ama farklı olarak Koşucu adını verdikleri kişilerde vardı. Bunlar labirentte çıkış yolu bulmak için labirentte dolaşan kişilerdir ve bunlar dışında hiç kimse labirente giremez, yasaktır! Gally, Glade'in lideridir bunun sebebi ise buraya gelen ilk kişiydi, bir ay'ı tek başına geçiren insan. Thomas ise meraklı bir tip olarak hep labirente girmek istemiştir, daha çok bir Koşucu olarak girmek istemektedir. Labirentte yaşayan başka yaratıklarda vardır ama bunlar Glade'e girmiyorlar, o yüzden bunlardan daha çok Koşucular korkuyor. Her ay olduğu gibi bir erkeğin daha Glade'e gelme zamanıydı, filmin ana karakteri Thomas'ın gelmesiyle orada bulunan herkesin hayatı değişiyordu bunun üstüne birde Teresa adında bir kız daha bir ay geçmeden gelince, birde üstüne üstlük kız olunca olaylar başlıyordu.

Hemen hemen hikaye bu, anlatılacak bir hikaye yok o yüzden pek uzun yazamadım. Labirentten Kaçış ne kadar karışık bir hikayesi olabilir ki ? Zaten filmin başlarında az-çok neler olduğunu tahmin ediyorsunuz. Filmde bir hikaye var ama çok klişe bir hikayeye sahip, umarım kitap böyle değildir. Film klişe, hem karakterleriyle hemde hikayenin ta kendisiyle. Her zaman olduğu gibi bir olay var ve bu olay bir kişinin üzerinden ilerliyor. Aslında olay sadece Thomas üzerinden değil Teresa üzerinden de gidiyor ama Teresa karakteri resmen boş, gerek diyalogları gerek de hikaye karakteri bomboş. Kızın filme bir artısı bile yok sadece ilk başlarda Thomas'ın gördüğü flash backlerde karşılaşıyorduk ve bir şey olacağını zannediyorduk. Peki, öyle oldu mu ? Hayır. Sadece Teresa değil diğer yan karakterlerde başarısız, ölse bir üzüntü duyamayacağınız derece de boş ve klişe şekilde yazılmış karakterler o kadar, o yüzden yan karakterlere pek ısınamıyorsunuz. Thomas ise ana karakterimiz diğerlerine göre yine iyi, kötü ama yan karakterlere göre yine azda olsa bağlanıyordunuz. Meraklı,cesur,her şeyi yaparım diyen,her türlü beladan kurtulabilen klişe bir karakter olsa da yine size iyi geliyor. Hikaye karakterler kadar klişe zaten o yüzden filmin sonunda bir sürpriz beklemeyin, sadece bu olayların neden olduğunu öğreneceksiniz o kadar. O da sizi tatmin edermi bilmem.

Hikayesi olmasa bile olay örgüsü fena değil. Filmin ana konusu koşmaktan ibaret, bana kalırsa bunu o kadar da iyi kullanamadılar. Labirentte yaşayan yaratıklardan hem kaçıp hemde buradan bir çıkış yolu bulurken sürekli koşmaları hoştu. Bazı yerlerde görsel açıdan kötü dursa da hala iyi labirent sahneleri. Labirent sahneleri o kadar da fazla görsel efekt içermiyor, filmde yaratıklar ve labirentin büyük-açık bir alana sahip olduğu kısımlarda ağırlıklı olarak bir efekt vardı. Yaratıklarda bu efekt çok iyi kullanılsada bazı labirent sahnelerinde kötü duruyordu görsel efekt.

Maze Runner'a dönüp baktığımda gerçekten boş bir film görüyorum. Hikaye çok klişe,efektler eh derecesinde, karakterlere bağlanamıyorsunuz. Daha da filmde başka bir şey yok zaten, sadece devam filmi için bir ümidim var o kadar. Filmin sonunda verdikleri o ''Sürpriz'' dışında devam filminin geleceğini anladık ve bende wikipedia'dan devam kitabında birkaç konuya baktığımda devam filmi yine klişe olsa da bu filmden daha iyi olacağını şimdiden söyleyebilirim.
Sadece oyuncu kadrosu ile kurtaran bu film, boş bir filmdi. Fragmanlar gördüğünüz şeylere kanmayın sakın! Filmi iyice araştırın öyle izleyin.

Artılar:
-Labirentten Kaçış konusu iyi 
-Atmosfer fena değil
-Dylan O'Brien'in performansı. (Hatta Dylan O'Brien olmasaydı film gözüme daha kötü gelirdi.)
Eksiler:
-Klişe senaryo.
-Karakterler çok sığ.
-Akılda kalıcı sahneler pek yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hızlı ve Öfkeli 7 | İnceleme

Hızlı ve Öfkeli serisini ülkemiz de bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum. Serinin hasılat açısından en düşük filmi olan Tokyo Drift ülkemiz de bir hayli sevilmişti. Özellikle soundtrack'i ile Şahinlerden çıkan bir motor sesine dönüşmüştü adeta. Hızlı ve Öfkeli serisi her zaman bizim için seviliyordu sebebi ise arabalar,basslı müzikler, hanımefendi kalçaları ve bolca aksiyon. Gençlerin en sevdiği türleri tek bir filmde toplamışlar resmen. Tokyo Drift'den sonra yapımcıların bunu bir ''dizi serisi'' haline getireceklerini göstermişlerdi bize. Aynı Harry Potter gibi her film sanki bir dizinin yeni bölümü gibiydi. Kimsenin de buna bir şey söylediği yok çünkü seviliyor. Serinin son filmi (şimdilik son film, 8. film gelecek merak etmeyin. Hatta 9 bile gelebilir.) çıkmadan önce filmin başrol oyuncularından Paul Walker bir araba kazasında vefat etmişti. Ne kadar ironik değil mi ? (Son kullandığım cümle tüm Hızlı ve Öfkeli 7 incelemelerinde bulunmaktadır.) İnsanlar buna inan

Kimsenin Okumaya Tenezzül Etmediği Bir Masalın Perisi

     Haftalardır adam akıllı evden dışarı adım atmadım. Sanki olmak zorundaymışım gibi bir köşede bekliyorum. Neyi veya niçin beklediğimi bile bilmiyorum. Belki bir ilham perisi bekliyorum ki bu sayede aptal bir şarkı yazabilirim. Ya da o ilham perisini sigara ve çay içmeye çağırabilirim. Biraz değişik bir şeyler tatsın değil mi? Sürekli birilerinin yanına gidiyor ve o kişiyi ödüllendiriyor. O kişi, perinin varlığından haberdar bile değil hatta perilere inanmıyor bile. İlham perisi bunun farkına varsa ve yaptığı işi bıraksa dünya onun için çekilmez bir hale gelirdi. Zira onun yapabildiği tek şey insanlara ilham vermek. Kulaklığını takıp uzun bir yola çıkmadı hiçbir zaman. En sevdiği yemek yok. Fobileri bile yok çünkü o işine o kadar aşık ki geri kalan her şeyi reddediyor. Bu güzel bir şey. Bir hayatı yok ama yine de bir amacı var. Başladığı yazıyı sürdürmek zorunda değil çünkü onun amacı yazmak ve devam etmek değil. Yazılanları okumak ya da gözden geçirmek. Ne yazabilir ki? "Sevgi

Unfriended - İnceleme

     Unfriended, duyurulduğu andan beri heyecanla beklediğim bir film oldu. Fragmanı çok sevmiştim, baya sevmiştim. Filmin ülkemiz de yayınlanmaması beni şaşırtmadı sadece üzdü. Sonunda filmi izleyebildim ve çok karmaşık hislere sahip oldum.      Filmin konusu, internete utanç verici videosu sızan bir kızın 1. ölüm yılında videoyu yükleyen kişi "yanına almak" için filmin karakterlerine dadanması. Bu kadar... yani öyle spesifik, karmakarışık bir hikaye yok. Filmin fragmanı yalandan ibaret! Aynı, Avengers: Age of Ultron filminin fragmanı gibi, yalan! Fragman da bizlere gösterilenle film de gösterilenler arasında dağlar kadar fark var. Mesela fragman da bizlere "korku" gösteriliyordu ama ben sadece filmin tek bir sahnesinde korktum. Bu film bir korku filmi değil. Belki bir gerilim filmi olabilir ama bir korku filmi değil! Fragman da hayaletin videoyu yükleyen kişileri teker teker sorguladığını görüyorduk adeta. Herkes birbirinden şüpheleniyor, içlerinden biri vide